zeynep özyılmazel
Soğuk ve karlı bir kış günü. Istanbul. Tophane.
Evdeyim. Küçücük evimin, beni hayallerimin kocaman dünyasına bağlayan penceresinin önünde, karla kaplanmış Tophane-i Amire’nin kubbelerini seyrederken, seneler öncesine gidiyorum. Bugün sahneye ilk çıkışımın 10. yıldönümü…
Sahi ben bu işi yapmayı ne zamandır istiyordum? İlk sahneye çıkma hayallerini ne zaman kurmaya başlamıştım? Bulmam zor… “Kendimi bildim bileli” demek lazım aslında! “Peki neden 33 yaşına kadar bekledin?” diye sorarsanız, işte orada yatan bir hikaye var…
Ben müziğin içine doğdum. Babam o zamanlar Türkiye’nin en ünlü şarkıcılarından. Müthiş ses. Yakışıklı da… Herkes hayran… Ben de tabi. Zaten kızlar babalarına hayran olur da… bir de üzerine herkes hayran olunca siz düşünün…
Bir de çevremde sürekli ünlüler, müzisyenler… O kadar doğal ki benim için. Kulislerde koşturmak, provalarda kendimi oyalamak, babamın konser verdiği şehirlere gitmek ya da o gittiğinde dönmesini beklemek…
Günler böyle geçiyor ama sesimin güzel olduğunun farkında değilim. Kimse söylememiş. Farkında değilim ama Eurovision şarkılarını falan ezberliyorum. Işığın önüne geçip duvarda yansımamı izleyerek dans ediyorum… Hoşuma gidiyor çünkü… Oyun gibi geliyor o zaman…
Sonra bir gün, sanırım ilkokul 2. sınıftayım, müzik dersinde bir şarkı öğretiyor öğretmen bize ve “Kim söylemek ister?” diye soruyor. Çekinerek elimi kaldırıyorum ve (dün gibi aklımda) çok heyecanlanarak şarkıyı söylüyorum… Öğretmenim yüzünde kocaman bir gülümsemeyle “Senin sesin ne kadar güzelmiş!” diyor. Çok şaşırıyorum! Sonra okul korosu, lisede okul orkestrası derken müthiş zevk alıyorum bu işten.
Bu arada babamın sahnede söylediği tüm şarkıları ondan iyi biliyorum. Evita müzikalinin tüm rollerinin, tüm şarkılarının, hem İngilizce hem de Türkçelerini ezberliyorum. Radyoda bir şarkı dinliyorum mesela, sevdiysem söylemem lazım, sözlerini çıkarıp duvarlara asıyorum. Sanki sahneye hazırlanır gibi…
Bir gün Halit Kıvanç’ın programına çıkıyoruz TRT’ye. Orada bir şarkı söylüyorum. Ertesi gün rahmetli Selçuk Başar arıyor. Gidiyoruz. “Zeynep’e albüm yapalım” diyor. Büyük onur! Ama daha lisedeyim. Önce okulu bitirmem gerektiğine karar veriyoruz. Bu arada dönemin en ünlü şan hocalarından birinden ders almaya başlıyorum. Onun da vakit ayırması büyük onur! Her şey benim için çok iyi gidiyor gibi gözüküyor! Ama bir gün…
Tam derse gitmek üzere kapıdan çıkıyorum… Annem “Bu kadar uğraşıyorsun ama sesinin güzel olduğunu sanma” deyiveriyor… Müthiş bir hayal kırıklığı… Bugün düşündüğümde, annemin bunu neden yaptığını hala tam anlayamıyorum. Kendisi de böyle bir anı hatırlamadığını söylüyor… Belki de hatırlamak istemiyor… bilemiyorum… Belki de beni korumak istemiştir… Ama o an benim senelerime maloluyor… Sesimin güzel olmadığına inanıyorum ve şan dersini kısa süre sonra bırakıyorum… Bir daha da uzun süre bu konuyu açmıyorum…
Seneler geçiyor… Lise bitiyor. Üniversitede grafik tasarım okuyorum. Neden derseniz bilmiyorum. Okuyorum işte. Sıkıcı değil. Ama mezun olduktan sonra bu işi hiçbir zaman yapmıyorum. O yıllardan en çok işime yarayan şey fotoğrafçılık. Çünkü daha sonra bocaladığım yıllarda fotoğrafçılık yaparak para kazanıyorum.
Üniversite de bitiyor. Ne yapacağım konusunda hiçbir fikrim yok. Büyük depresyondayım. Kimseye derdimi anlatamıyorum. Günlerce eve gelmiyorum. Geceleri dışarı çıkıp gündüzleri uyuyorum. Bir çok kilo alıyorum, bir çok kilo veriyorum. Yüzüm gözüm berbat.
Canım şarkı söylemek istiyor. Kimseye bir şey diyemiyorum. Sesimin güzel olmadığını düşünüyorum hala. Bir gün müzisyen bir arkadaşıma açılıyorum. Bana yardım ediyor. Şan kitapları getiriyor yurt dışından. Cesaret veriyor bana.
O arada babama da açılıyorum… “Baba…” diyorum, “…ben şarkı söylemek istiyorum!” Cesaretimi o kadar zor toplamışım ki, sesim titriyor, gözünün içine bakıyorum güzel bir şeyler söylesin diye. Ama 2. darbeyi babamdan yiyorum. Bana “Senden şarkıcı olmaz!” diyor! Yani bir düşünün… Karşınızda sadece babanız yok. Bunları söyleyen senelerini bu mesleğe vermiş bir müzik otoritesi! Ona da inanıyorum…
Annemin pişmanlıkları ile babamın tek olma isteği arasına sıkışıp kalıyorum…
Sonra babam işleri iyi gitmediğinde Ayşe ile ikimizi yanına alıp sahneye çıkıyor, o ayrı… Umduğunu bulamayınca o işin de sonu hepimiz için hüsran oluyor. Büyük kalp kırıklıkları, onarılmayacak çok büyük yaralar açılıyor.
Bu arada ben tekstil tasarımdan fotoğrafçılığa, halkla ilişkilerden pazarlamaya kadar beni mutlu etmeyecek işler yapıyorum. Bazen kovuluyorum, bazen istifa ediyorum… Bu arada evleniyorum… Ve her şey evliliğim yolunda gitmediğinde tekrar başlıyor…
Hayatımı yeniden kurmam gereken o dönemde “Ben aslında ne istiyordum?” diye soruyorum kendime…”Çocukluk hayalim neydi benim?”. Cevap belli… müzik…
Gelmişiz 2011’e… 33 yaşındayım… Annemle yaşıyorum. Biraz param var. Başka hiçbir şeyim yok. Yolun başına gelmişim tekrar… Şan dersi almaya başlıyorum. Sesimin iyi olduğuna yeniden inanmaya ihtiyacım var. Haftalarca doğru dürüst ses çıkaramıyorum. Sonra bir gün bir bakıyorum… şarkı söylüyorum…
Peki bu mutlu son mu? Neye bulaştığımı işin içine girince anlıyorum… Her şeyin her an değişebileceği, maddi garantisi olmayan, büyük entrikaların döndüğü bir dünya… İyi müziğe pek değer verilmediği, en popüler şarkıları söylemenin, seksi olmanın, taviz vermenin, zıplamanın, zıplatmanın pirim yaptığı bir ortam. Seni arkadaşlarına sunmak isteyen, para verince sabaha kadar şarkı söyletebileceğini düşünen mekan sahipleri… Liste uzar gider…
Ama ben bu yazıyı; azmime, mutlu olmaktan, istediğim gibi bir hayat yaşamaktan vazgeçmeyişime, konserlerimde benimle birlikte söyleyen alkıslayan seyircilere, “Merak etme ben her şeyi hallederim” diyen orkestra şefime, konserden sonra yanıma gelip “iyi ki annem getirmiş, sınavım kötü geçmişti, çok iyi geldi” deyip sarılan küçük kıza, en kötü zamanımda bana inanıp yükselten dostlarıma, bana sahip çıkan asistanıma, menajerime, “Bundan sonra bütün konserlerinizde sizinleyiz” deyip sosyal medyadan mesajlar gönderen takipcilerime, desteğinin benim için anlamını gören ve her konser günü bana kalpli, öpücüklü mesajlar atan anneme ve bu satırları yazarken akan gözyaşlarıma yazıyorum…
Kimsenin hayatı kolay değil elbet. Bu benim hikayem…
Bugün Türkiye’nin en önde gelen kulüp ve restoranlarında sahne alan, “Zaman Olur” gibi çok dinlenen, film müziği de olmuş bir şarkının yorumcusu olan, sahneye 10 senede 3 proje koymuş, 5 dilde şarkı söyleyen, çok değerli müzisyenlerden ve prodüksiyon şirketlerinden teklifler alan, işbirlikleri yapan, tüm bu yaptıklarının yanına diğer yeteneklerini de dahil edebilmiş, yazdığı yazıları, çektiği fotoğrafları kitaplaştırmış (Beklenmeyen(e) Yazılar – Müptela Yayınları) ve yine çok değerli müzik insanlarıyla birlikte yazılarından şarkılar üreten (çok yakında), ve bugün bu pencerenin önünde otururken gönül rahatlığıyla kendinden ve hayatından razı olan genç bir kadının hikayesi…
Ve ben bu hikayeyi yaşarken tüm zorluklara rağmen kendin gibi olmanın hazzını ve bu hazzın onay bekleyerek yaşanmadığını, insanı ayakta tutan şeyin mutluluk anlarını yakalama kabiliyeti olduğunu öğrendim. Kendi olma derdinde olanlara kolaylıklar dilerim…
Sahnedeki 10. Yılım kutlu olsun…
Müzik önerisi: Hayat Sana Teşekkür Ederim – Sezen Aksu
12 Mart 2022 / İstanbul
Henüz görmediğim yeğenim. Yazdıklarını çok beğendim. Seni şahsende tanımak isterim. Buradan fazla birşey yazamıyorum, aklıma gelmiyor.. Yolun açık olsun. Hayallerin gerçek olur inşaallah…
Faruk Özyılmazel.
Cok tesekkur ederim 🙂
Yazdıkların 4 sayfayı geçmesin lütfen…uzun okuma konusunda senden aşağı kalmıyorum. eskiden bir günde 2 kitap bitirirdim şimdi bir yıl da 2 kitap o da belki! 🙂 Ama yazdıklarını okumaktan keyif alacağımdan eminim. Sana eşlik edeceğimi düşündüğüm her konuda buradan bir kaç satırla da olsa o eşliği gerçekleştireceğimden emin olabilirsin. Başarılar dilerim sevgili Zeynep 🙂
Cok tesekkur ederim 🙂 Yorumlarini bekliyorum 🙂
Zeynepciğim,
İçten ve samimi duygularınla hazırladığın yeni blogun hayırlı olsun.. “Merhaba” yazına bayıldım ve kendimden birçok şey buldum. Tebrik ederim, başarılar seninle olsun..
Cok tesekkur ederim 🙂
Ne kadar guzel anlatmissin kendini…bana seni sorsalar farkli kelimlerle ayni seyleri soylerdim kesin.senin cok buyuk ve guzel bir dunyan var ve ben seninle bunu paylasmayi hep cok sevdim.Simdi yazilarini ayni keyifle bekliyorum ozellikle pisirip yediklerini:) bol sans canimmm
Canim arkadasim 🙂
Sevgili bonbon pardon:) zeynep seninle konuşmak paylaşmak çok zevkliydi,seninle dostluk ve arkadaşlık da öyle yine harika bir sey yaptın şimdi buluşmak yarine buradan birlik de olacağız heycan
ve mutluluk ile yazıları bekliyorum.Hoşgeldin 🙂
Sagol tonton ☺️ yorumlarini bekliyorum 😉
Merakla bekliyorum yeni yazılarınızı, sevgiler.
Sevgili Zeynep; Kelimelerini o kadar guzel birbirine eklemissinki sadece 4 sayfa okumakla bu denli guzel yazabiliyorsan? Daha fazla okuma, eger okursan senin yazdiklarindan baska bir sey okuyamayabilirim….
Sevgili Zeynep;
Her yazını keyifle okuyorum!
Her ne kadar kitap okumayı pek beceremesemde yazdığın her şeyde samimiyetin ve içtenliğin yüzümde tebessüme sebep oluyor:) iyi ki seni tanımışım:)
Bol şans, en güzel dilekler seninle!
Neşva
Ah be Zeynep başgan! halbuki ki o kadar güzelsin ki!
Takipteyiz…
Yazmaya gezmeye keşfetmeye şarkılara devam edin…
Başarılar:)
Merhaba 🙂 Sizi, kurdugunuz o güzel sofraların birtanesinin fotografını izleyerek keşfettim,Sonra çektiginiz fotograflarda gösterdiginizi degilde, Ne aradıgınızı anlayarak hissettim,Geçen gün tweeterınızda,Dün ınstagramınızda,Bugünde burdayım.Galiba benim tarz ve sunumunuza hayranlıktan çok tutkum oluştu.Burcum yengeç,Zaten agar geliyo bazen,Yükselenim de başakmış bugün ögrendim 🙂 Babanızın konserinde seçtiginiz şarkıyı da o gün ilk defa duydum,Şimdi güzel bir söz söylemek istedigimde o şarkının sözlerini çalıyorum.Yani özetle her ne yapıyorsanız,Kalbinizle yaptıgınıza tüm kalbimle inanıyorum,Meraklarımı, hazlarımı nasıl yönlendirecegime dair bana kattıklarınız için teşekkür ederim.Okadar mutluyum ki; Farkında oldugun ve icra ettigin şeyler için derin bir ohh çekiyorum,Sizi selamlaşabilecek tanışıklıkta tanımadıgım için yalnız hissediyorum kendimi ama biliyorum ki birgün kahvaltı edicez 🙂 Sizi kendime kattım artık.
Saygılarımla
Burak Karaveli
Platonik ask ne masum ve guzel
Hic olmayacak ve hlc bltmeyecek ruhani
Her zaman olan ama baslamadan ve yokolmadan
Hep ayni seviyede yipranmayan eskimeyen
Platonik te tek taraf yoktur
Platonlk olan ve olunan vardir..bir sekilde frekans gıder ..
Ne mutlu boyle hıssedebılmek
Sahıp olmak olmayan bir seye hayallerde…)
Merhaba Zeynep,blogunu ve instagramda paylastigiz guzel sofralarin resimlerini keyifle takip ediyorum 🙂
Çok teşekkür ederim 🙂
Tesadüfen gördüm. İki satır düşeyim dedim. Güzel yazılar dilerim. Sesiniz de güzelmiş. Neşeli hayırlı günler dilerim.
Merhaba sizi irandan takib ediyoruz…guzalsiniz…basarilar size…nice women
Mutlu galin
biraz hüzünlü olacak ama genco nun askerlik arkadaşıyım çok samimi arkadaşımdı.o zamandan beri sizi takip ediyorum.başarılarrr…
Sevgili ZEYNEP
Bugun Sabah gazetesini okurken en tepede seni gordum. En nihayet gonlunun sesini duyup istedigin yolda, sarki ile kucaklasip mutluluga adim atisin beni cok sevindirdi.
Umarim bundan sonra hayat her seyi sana gonlunce verir.
Hayat cok kisa oldugundan “LIVE WITH PASSION”
Atina’dan sevgiler.
Apostolos Kairis
Apostolos!
Biliyor musun geçenlerde seni düşündüm ve facebook’tan bulup arkadaşlık isteği gönderdim ama görmemiş olabilirsin.
Mesajına çok sevindim. İstanbul’a gelirsen seni görmek isterim. İyi olduğunu umuyorum.
İstanbul’dan kucak dolusu sevgiler 🙂
Zeynep
Zeynep hanım bu gece sizinleyim,yanlış anlamayın sayfalarınızı okumaya karar verdim samimi bir “ben” yazmışsınız ve bunun hakkını vereceğim diğer yazılarınıza da yorum yapabilirim..Kitap konusuna gelincede çok kitap okumakla övünen bir kişi olarak bir süre sonra uykunuz açılmaya başlayacağını garanti edebilirim..Dizi konusundada takmayın (yabancı dizilerden bahsediyorum) bende onlarsız yapamıyorum..:))
😊🙏
Merhaba çok beğendim yazınız tarzınız ve şarkınızla çok içtensiniz…çok merak ettim burcunuz nedir?
Merhaba 🙋🏻 İlginiz için çok teşekkür ederim. Aslan burcuyum 🦁
Ne kadar gerçek bir kadın.
Son derece içten, duygusal, doğal, keyifli, belli ki kendisine ve diğerlerine çok saygı gösteren güzel bir kadın, bir anne, bir sanatçı.
Yazında güçlü bir yana en önemlisi zayıflıklarınla kendini ifade etmen, seni hepimiz yapıyor, umut veriyor.
Yazılarını okumak çok keyifli sevgili Zeynep, özellikle de mükemmel solo albumündeki şarkın! Tebrikler!
Başarılar dilerim.
Merhaba instagramdan da takip etmeye başladım slzi
Sizde değişik bir gizem var
Yazılarınızdan ve resimlerinizden cok etkileniyorum
Hele ki bu blogda ki samimi sıcacık mutevazı yazınız
Sızle bebekte 1-2 kez karsılasmıstık kopegınız vardı siyah
Size yazmak istedim işte hesapsız içimden geldığı gibi
Ve siz bir aşk kadınısınız ..sevme gucunuz o kadar yuksekkı umarım buna deger bırı olur hayatınızda…
Aşk tesadüfleri seviyor dimi ..
Tekrar size basarılı ve guzel gonlunuzce bır hayat dılerım
Keske bır gün bir kahve içebılsek sızınle…
Saygı ve sevgıler…
C.Y.P
HIÇ beklemediğin belki hep seni bekledi ….
Bir resim mahmur masum perdelerın arasından..dogal dosdoğal…
Bir siir hüznünü anlayabilecegım hissedebılecegım
Hep hızunlusun sen ..bende oyleyım AMA
Ne olur ara verme cok ..
Gınde 3 kere ayda gıbı gelıyor …
Payleş psylaş ki kalbim çarpsın…yıne yenı bır bebeksı mshmur bir resim bir şiir bir şarkı derindenden gelen kalpten gelen..
İhtiyacım var…
NE İSTERİZ EN DERİNDE BİZ
Kızma bana ne olur
Bıkma ne olur
Yazarım boyle olmayacagını bılerek ama ÜMİTSİZ deilim..
İtiraf
Yenildiğini hissetmek ve bunu olmamış gibi yenilmemiş gibi bir konuyu carpıtma savunma mekanizması yaparak esasında daha çok kaybetmek
Tum soyledıklerım yazdıklarım son 1-2 tanesi hariç gercek ve o anda hissettiğim duygulardı..
O mahmur daganık bebeksi yüz çok etkiledi beni
Ama tabi kendı kafamda kurdugum narsıstce dısuncelerle bunu inkar etmek daha kolay geldi..inkar ve sebep bulma mekanizması
Sozun kısası alkol deil suclu (zaten gunde 15 cl ) maximum
Umarım daha çok batmıyorumdur bunu yazarken..
Ama Tahir neler yapmış ve yinede bir şey kaybetmemiş
Ama Üzgünüm işte…
En dogrusuda
You cant get always what you want…
Sadece kabullen..
:)(: