zeynep özyılmazel

Şöyle bir dönüp, geçen seneyi düşündüğümde, 37. yaşım fazlalıklarımı, ağırlıklarımı geride bıraktığım bir yaş olmuş… Her anlamda…

Hikayemiz geçen hafta perşembe sabahı başladı… Sabah 8 gibiydi… Gözlerimi açtım. Çok sıcaktı. Tavan vantilatörünü çalıştırma zamanının geldiğini düşündüm. Ama önce üzerinde bütün kış biriken tozu silmeliydim. Peki oraya nasıl yetişecektim?...

Ve bahar geldi… Kış ne zaman gelmişti, arada neler olmuştu, üşümüş müydüm, çalışmış mıydım, oturmuş muydum, sevmiş miydim, sevilmiş miydim, üzülmüş müydüm, sevinmiş miydim… Ya da hepsini birden mi yaşamıştım?… Bilmiyorum…...

Her şey bir telefonla başladı demek isterdim ama neyin tam olarak ne zaman başladığından emin olmak mümkün mü bilemedim… Ama arkadaşımdan gelen o telefonu bir başlangıç olarak kabul edersem, o günden...

Üniversiteden yeni mezun olmuştum. Okuduğum bölümü pek de bilinçli olarak seçmemiştim ve kesinlikle okuduğum şeyi meslek edinmek istemiyordum. Hayatta nerede durmak istediğinden emin olamayınca insan kayboluyor. Ben de kayboldum. Vaktimi benim...

Geçen yazımda evde fazla vakit geçirmenin çok da iyi bir şey olmayabileceğinden bahsetmiştim. Ama öyle ya, bazılarımız da evden çalışıyoruz. Peki enerjimizi düşürmeden, hayattan kopmadan, motivasyonu kaybetmeden ve de verimli olarak...

Her zaman tek başıma çok iyi vakit geçiren biri olmuşumdur. Evden günlerce çıkmasam hiç dert etmem. Bir kere rutinlerim var. Sabah erken kalkmayı severim. Aslında uyanmayı ve güne başlamayı çok severim....

Uzun zamandır ülkemde olan gelişmeleri ben de sizler gibi üzüntüyle izlemekteyim. Haberleri tarafsız olarak verdiklerini düşündüğüm, inandığım gazeteleri, tv kanallarını, köşe yazarlarını olduğu kadar sosyal medyayı da takip ediyorum. Seçim günü...

İnsanın ne dilediğine gerçekten dikkat etmesi gerekiyor! Haftalardır hayatımın büyük kısmının Emirgan ile Arnavutköy arasında geçtiğinden yakınıyorum. İstanbul’un ne kadar güzel bir şehir olduğunu düşünüyor, uzun zamandır gitmediğim yerleri anıyorum. Hatta...