YARASI OLAN GOCUNSUN…

Bu mesleğe, yani şarkı söylemeye başlamam o kadar da kolay olmadı. Birçoğunuzun müzisyen bir babayla ne kadar zor olabileceğiyle ilgili soruları olacağını tahmin edebiliyorum. Seve seve cevaplarım da… ama o başka bir yazının konusu olsun. Bu yazının mevzusu başka…
Dediğim gibi, zor oldu, kendime inanmam zaman aldı ama çıkış noktam şuydu: Bu benim çocukluk hayalimdi ve ben bu işe hayalimi gerçekleştirmek için, yani kendim için başladım. Merkeze de kendimi koydum. İşimi iyi yaptığımda iyi hissettim kendimi. Tabi bir de iyi hissettirdiğimi gördüğümde…
Müzisyenlik, sahneye çıkmak zor iştir. Türkiye şartlarında da zordur, kadın olarak yapmak da zordur… Ama şimdi bunlardan şikayet edecek değilim. Ben bütün bu zorluklara çocukluğumdan itibaren şahit oldum, bu mesleği bile bile seçtim. Çünkü şikayete bir başlarsam konu çok, o zaman da git başka iş yap derler adama… Ona da pek niyetim yok…
Ama şikayetim olmaması, küçük serzenişlerimin olmayacağı anlamına da gelmiyor…
Sizler, en iyi halimizle görmek istiyorsunuz bizi. En güzel kıyafetlerimizi giyip, yüzümüzde kocaman bir gülümsemeyle çıkıyoruz karşınıza. Gecenin en büyük amacı, sizleri mutlu etmek, kendinizi iyi hissetmenizi sağlamak oluyor. Biz de sizlerin yüzlerinizdeki o güzel ifadelerden, alkışlarınızdan besleniyoruz. Dedim ya, iyi hissetmek kadar hissettirmek de güzel…
Ama siz, kötü günde ilk önce bizleri gözden çıkarıyorsunuz. Bir anda unutabiliyorsunuz! Bizim mesleğimiz eğlenceyle ilişkilendiriliyor ve böyle günlerde eğlencenin hiç de sırası olmuyor! Bir çeşit iyi gün dostluğu yani aramızdaki!
Aklınızda hep bizim en iyi hallerimiz var. Hani şu süslenip püslenip, sizi eğlendirdiğimiz hallerimiz. Bizim de üzülebileceğimizi, umutsuzluğa kapılabileceğimizi, dertlerimizin olabileceğini, ihtiyaçlarımızın olabileceğini, sorumluluklarımızın olabileceğini hiç hesaba katmıyorsunuz.
Evet bunların hepsi bize de oluyor. İnanmayacaksınız ama biz de kira ödüyoruz, çocuk yetiştiriyoruz, markete gidiyoruz… Bizim de faturalarımız var…
Şimdi hiç inanamayacaksınız ama bu salgın sonrası en son çalışmaya başlayacak olan sektör de bizimki gibi gözüküyor. Valla!
Çünkü bizim şarkılar söyleyebilmemiz için insanların biraraya gelebilmeleri gerekiyor. Yani kötü günlerin geride kalması, iyi günlerin gelmesi gerekiyor…
Oysa biz yine evlerimizden sizlere canlı yayınlarla ulaşıyoruz ve bunu yaparken hiçbir karşılık beklemiyoruz. En iyi halimizle, yüzümüzde yine bir gülümsemeyle, sizlere umut oluyoruz, iyi hissettiriyoruz… Kötü günümüzü belli etmeden, kötü gününüzü iyileştiriyoruz…
Oysa ne kadar az insan bizim şartlarımızdan bahsediyor değil mi?
İyi hissetmek için bize ne kadar ihtiyacınız olduğunu görüyor musunuz? Bizi ihmal etmenin, kendinizi ihmal etmek olduğunun farkında mısınız?
Ne diyeyim… Şu iyi günler bir an önce gelsin de, daha çok düşünün bizi… O zaman iyi hissetme sırası belki bize de gelir…
Müzik önerisi: Bir Artist – Neco
(Bu yazının müzik önerisi ancak bu şarkı olurdu… Mehmet Teoman’ın yazdığı sözler dolayısıyla:
Biz herkesten başka türlü yaşıyorduk
Yarı aç, yarı tok şu piyanonun başında
Çaldığımız her notanın ışığında
Bir artistin hayatını oynuyorduk
Biz dünyayı başka türlü görüyorduk
Yorgun, soluk bir ampulün loşluğunda
Geleceğin en güzel alkışlarına
Ölümsüz bir artisti hazırlıyorduk)
1 Mayıs 2020, İstanbul