BİR ZAMANLAR…

Bir zamanlar…
Erkenden telaşlı uyanışlar… Mükellef bayram kahvaltısı. Tavada sucuklar, yumurtalara ekmek banmalar. Annem, babam, kardeşim…
Babamın gergin “Hadi!”leri, annemin bir türlü hazırlanamayışları, kardeşimin komiklikleri, puantiyeli rugan ayakkabılarım…
Arabanın arka koltuğu, trafiğin yoğunluğu, babamım söylenmeleri, annemin arabanın aynasında ruj sürmeleri…
Üsküdar…
Babaannem… Canım babaannem… Dedem, amcalarım, yengem, kuzenim… Bana o zaman kocaman gelen küçücük bahçe, incir ağacı… Babaannemin ince ince, kat kat açtığı ıspanaklı börek, fırından yeni çıkan büryanın kokusu… Uzayan muhabbetlerde can sıkıntısı, beni sıkıntıdan kurtaran, bakmaktan bıkmadığım dedemin hayvanlar alemi ansiklopedisi… Kolonya kokusu… Kutu kutu çikolatalar… El öpmeleri, bayram harçlıkları…
Sonra Suadiye…
Saat kaçta gidersek gidelim geç kaldık diye söylenen anneannem ve bir tek onun ağzına yakışan küfürler. Ah o tatlı küfürler! Hepimiz ordayız diye neşeyle tüm evde çınlayan sesi! Dayılarım, yengem, kuzenim… Mutlaka fırında tavuk ve iç pilav… Dayımın 2 parmak rakısı, diline dolanan son günlerin şarkısı… Gizli arka oda sohbetleri… Masa başı gülüşmeleri… Dolu mideler, yüzlerde gülümsemeler…
Bugün…
Ben… Tophane-i Amire… Mermer masa… Bir dilim beyaz peynir… 2 parmak rakı… Dilimde eski bir şarkı…
Bugün hüzünlü oldu biraz. Yarına geçer…
Bayramlar içimde bir burukluk. Yine de anılar güzel…
Müzik önerisi: Dilek Taşı – Gülden Karaböcek
12 Mayıs 2020, İstanbul
Nasıl da içten… Ve ben ne çok severim üç noktaları… Yüreğinize, kaleminize sağlık…