zeynep özyılmazel

Arşivler

Sadece bir kız çocuğu olduğum için korkarak hatta korkutarak yetiştirdi ailem beni. Aklımın kaldığı o okul gezilerine hiç gidemedim. Ya da oyuncusu olduğum okul takımıyla deplasmanlara… Haklılardı kendilerince. Kız çocukları emniyette değildi çünkü… Şarkı söylemek istedim kendimi bildim bileli. Ama hem annem hem de babam o geldiğim yol ayrımlarında beni en emniyetli buldukları yola doğru yönlendirdiler. Gücümü toplayıp istediğim yolda ilerleyebilmek için 33 yaşına gelmem gerekti. Kızları değil de oğulları olsaydım onların,… Devamını oku

Hiçbir seneye geçişi bu kadar net hissetmemiş olabilirim! Sizi bilmem ama 2015 öyle bir başladı ki benim için, hani derler ya başımı kaşıyacak vaktim yok diye, işte tam olarak durumum budur… Biliyorsunuz blog yazarlığının yanında yemek fotoğrafçılığı da yapıyorum. Ama en büyük aşkım, çocukluk hayalim olan şarkı söylemek.

2014 de bitti. İşte son günündeyiz. 2013’un son gününü çok iyi hatırlıyorum. O kadar farklı beklentilerim, umutlarım vardı ki gelecek olan yılla ilgili… O kadar beklemediğim, hayal etmediğim şeyler yaşadım ki… Ama sonunda planladığımdan farklı bir noktada olsam da kendimi akışa bıraktığımda, bırakabildiğimde hayatın benim için planladıklarının, benim kendim için planladıklarımdan çok daha heyecan verici olabileceği bu sene öğrendiğim en önemli şeylerden biri.

Ve işte zeynepozyilmazel.com’un ilk projesi, ilk yarışması sonuçlandı!

Dünya üzerinde yaşayan milyonlarca insan var… Ve hepimiz birbirimizden farklıyız. Farklı yaşam şartlarımız, farklı hayallerimiz, farklı mücadelelerimiz var her birimizin. Ancak hepimiz aynı şeyi istiyoruz! Mutlu olmayı! Kimine göre doğru, kimine göre yanlış, herkes kendine göre yaptığı her şeyi mutlu olmak için yapmıyor mu? Peki nedir ki mutluluk?

Gitsem de, görsem de, pişirsem de, yesem de, baksam da, alsam da düşünüp durduğum tek bir şey var… Barış… Canım ülkemin, güzel insanlarının bir arada, bölünmeden, birbirine sahip çıkarak yaşamaları… Her gün ne uğruna olduğu bilinmeyen ölümlerin yaşanmaması… Hal böyleyken, ben de yazılarıma bir süre ara veriyorum. Birbirimizi kucakladığımız, huzurumuzun tam olduğu, evlatların, eşlerin evlerine dönebildikleri günlerde görüşmek dileği ile… “YURTTA SULH, CİHANDA SULH”

Benim için bayram, sabah saatlerinde başlayan heyecan demek. Annem demek, babam demek, kardeşim demek… Ailece erkenden kalktığımız, çabucak kahvaltı edip, heyecanla hazırlandığımız sabahlar demek. Babamın trafiği hesaplamaya çalışıp söylendiği, bizim telaşla ne giyeceğimize karar vermeye çalıştığımız saatler demek.

Önce fotoğrafları uzun uzun inceleyerek oyaladım kendimi, şimdi de bir süredir bilgisayar ekranına bakıp duruyorum. Yazmak istiyorum o geceyi ama nerden başlayacağımı, nasıl anlatacağımı bilemiyorum bir türlü… Bildiğiniz gibi 24 Eylül akşamı, Harbiye Açıkhava Tiyatrosu’nda, canım babam Neco’nun 50. yıl konseri vardı. Konseri kardeşim Ayşe Özyılmazel ve BKM birlikte düzenlediler. Ne kadar güzel bir iş yaptılar!

Ben küçükken babama cok hayrandım. Bir kere çok yakışıklıydı (-di’li geçmiş zaman kullandığıma bakmayın, hala öyledir). Çok başarılıydı. Eşsiz bir sesi vardı. O şarkı söylemeye başladığında gözlerim dolardı. Sahnede devleşirdi. “Neco”ydu o…

Küçücük anlar… Bize yeni bir şeyi farkettiren, hayatımızın yönünü değiştiren, bize yepyeni kapılar açan… Aynı zamanda çok kolay atlanabilen, görülmeyebilen, daha sonra içimizi cız ettiren o anlar… Ben Tanrı’nın bizimle o anlar aracılığıyla konuştuğuna inanırım. Bir de iç sesimizle. O anlar da atlanabilir, iç sesimiz de. Ne kadar kolaylıkla geçersiz kılabiliyoruz o sesi. Aslında o hep doğruyu söylüyor.