zeynep özyılmazel

Arşivler

Maslak, Atatürk Oto Sanayi Sitesi 2. Kısım A Kapısı’ndan girerken, orada ne işiniz olduğunu sorgulayabilir, beni bolca anabilirsiniz! Sabırlı olun… Çünkü biraz daha sabrederseniz harika bir yerle tanışacaksınız… Sanayi 313…

Ve bahar geldi… Kış ne zaman gelmişti, arada neler olmuştu, üşümüş müydüm, çalışmış mıydım, oturmuş muydum, sevmiş miydim, sevilmiş miydim, üzülmüş müydüm, sevinmiş miydim… Ya da hepsini birden mi yaşamıştım?… Bilmiyorum… Tuhafı umursamıyorum da… İşte bahar bunu yapıyor insana…

Birkaç hafta önce İstanbul’a tatile gelmiş çok şeker Amerikalı bir çiftle tanıştım. Sohbetimiz sırasında daha önce Türkiye’ye gelip gelmediklerini sordum. “Kapadokya’ya gittik ve çok sevdik” dediler. Nasıl utandım anlatamam! Onlar taaa nerelerden gelmişlerdi, ben 1,5 saatte ulaşabileceğim bu harika yere henüz gitmemiştim. O anda ilk fırsatta gitmeye karar verdim… Bu konuşmanın olduğu günün üzerinden henüz 2-3 gün geçmişti ki Ayşe aradı ve “Kapadokya’ya gitmeye ne dersin? Hem de süper bir otelde kalacağız!”… Devamını oku

Sabah uyanınca, yemekten sonra çok doyunca, dostlar biraraya gelince, yalnız başına kalınca, hava buz gibi soğuyunca, iyi bir kitabın yanında, sürükleyici bir filmin karşısında, sabaha kadar çalışılan sınavlarda, buluşma vaatlerinde kahve… Kahve içmeyi sevmediğini söyleyen pek az insan duydum. Hepimizin hayatının baş köşesinde… Tabi festivali de var kahvenin. Bu sene 2.si düzenleniyor üstelik. Haydarpaşa Garı’nda… İstanbul Coffee Festival…

Geçtiğimiz hafta sonu davetli olmaktan en çok mutluluk duyduğum yerlerden birindeydim. Misbahçem’de… “Önce nefis bir kahvaltı arkasından da elma toplamaya ne dersin?” dedi Didem. Ben şehri çok severek yaşayan ama doğaya hep özlem duyan biriyim. Emirgan’da yaşamayı bu yüzden seviyorum. İstediğim zaman ağaçların arasında yürüyüş yapıyorum, istediğim zaman da en geç yarım saatte şehrin kalbindeyim. Ama elma toplamak mı? Hayır demem mümkün değil!

Metro’nun yeni reklamını gördünüz mü? Hani Coğrafi İşaretli ürünlerden bahsettiği? Geçtiğimiz günlerde bu reklamı görünce açıkcası ben çok heyecanlandım. Çünkü evet sağlığıma dolayısıyla yediklerime çok dikkat ederim ama bunun yanında damak zevkime de düşkünümdür. Ama bundan daha çok düşkün olduğum bir şey var ki o da canım ülkem ve onun değerleri…

İnsanın ne dilediğine gerçekten dikkat etmesi gerekiyor! Haftalardır hayatımın büyük kısmının Emirgan ile Arnavutköy arasında geçtiğinden yakınıyorum. İstanbul’un ne kadar güzel bir şehir olduğunu düşünüyor, uzun zamandır gitmediğim yerleri anıyorum. Hatta kim bilir daha önce gitmediğim, görmediğim ne güzellikleri vardır diyorum… Cuma sabahı bu dileğimi duymuş gibi Ayşe aradı heyecanla. “Akşam için sana çok romantik bir teklifim var” dedi. Teklifinin Saffet Emre Tonguç’la dolunayda boğaz turu olduğunu söyleyince tereddüt etmis miyimdir sizce?

Aslında sözü çok fazla uzatmaya, dallandırıp budaklandırmaya gerek yok… Eataly İstanbul 1. yaşını Tamer Yılmaz’la bir projeye imza atarak kutlamış. Fikir çok iyi, sonuç çok iyi. Zaten Tamer Yılmaz hepimizin çok sevdiği ve ne yaparsa yapsın koşarak gideceğimiz bir isim. Eataly de açıldığı günden beri ziyaretçileri için öyle olmadı mı?

Baştan söyleyeyim, işin içinden nasıl çıkacağımı bilmiyorum. O kadar güzel lezzetler tattım, o kadar geniş bir mutfak kültürü deneyimi yaşadım ki nereden başlayacağımı bilmiyorum. Gurme olmak gibi bir iddiam da yok. Üstelik tattığım tüm lezzetlerin de hikayesi var. Haydi o zaman Go Meso’nun hikayesinden başlayalım…

Kahvaltı dosyasına, boğaz hattında biraz daha Sarıyer’e doğru ilerleyerek, Yeniköy’deki Sırçacı 14’le devam ediyoruz. Kahvaltı dosyası deyince, değişik zevkler için de fikirler sunabilmek için arkadaşlarımdan yardım istedim. Benim bilmediğim çok hoş yerler de vardır muhakkak diye düşündüm. Sırçacı 14’ü de İpek sayesinde keşfettim. İyi ki de ettim.