Birkaç hafta önce İstanbul’a tatile gelmiş çok şeker Amerikalı bir çiftle tanıştım. Sohbetimiz sırasında daha önce Türkiye’ye gelip gelmediklerini sordum. “Kapadokya’ya gittik ve çok sevdik” dediler. Nasıl utandım anlatamam! Onlar taaa nerelerden gelmişlerdi, ben 1,5 saatte ulaşabileceğim bu harika yere henüz gitmemiştim. O anda ilk fırsatta gitmeye karar verdim… Bu konuşmanın olduğu günün üzerinden henüz 2-3 gün geçmişti ki Ayşe aradı ve “Kapadokya’ya gitmeye ne dersin? Hem de süper bir otelde kalacağız!”… Devamını oku
Geçtiğimiz hafta sonu davetli olmaktan en çok mutluluk duyduğum yerlerden birindeydim. Misbahçem’de… “Önce nefis bir kahvaltı arkasından da elma toplamaya ne dersin?” dedi Didem. Ben şehri çok severek yaşayan ama doğaya hep özlem duyan biriyim. Emirgan’da yaşamayı bu yüzden seviyorum. İstediğim zaman ağaçların arasında yürüyüş yapıyorum, istediğim zaman da en geç yarım saatte şehrin kalbindeyim. Ama elma toplamak mı? Hayır demem mümkün değil!
Geçen yazımda evde fazla vakit geçirmenin çok da iyi bir şey olmayabileceğinden bahsetmiştim. Ama öyle ya, bazılarımız da evden çalışıyoruz. Peki enerjimizi düşürmeden, hayattan kopmadan, motivasyonu kaybetmeden ve de verimli olarak evden nasıl çalışılır? İşte size zaman içinde oluşturduğum bazı yöntemler…
Her zaman tek başıma çok iyi vakit geçiren biri olmuşumdur. Evden günlerce çıkmasam hiç dert etmem. Bir kere rutinlerim var. Sabah erken kalkmayı severim. Aslında uyanmayı ve güne başlamayı çok severim. Hemen hemen her sabah yürüyüş yaparım. Sonra duş ve günlük bakımlar ve ardından da kahvaltı ve gazete.
Uzun zamandır ülkemde olan gelişmeleri ben de sizler gibi üzüntüyle izlemekteyim. Haberleri tarafsız olarak verdiklerini düşündüğüm, inandığım gazeteleri, tv kanallarını, köşe yazarlarını olduğu kadar sosyal medyayı da takip ediyorum. Seçim günü oy vermek, yol gösterici olduğunu düşündüğüm yazıları arkadaşlarıma ve takipçilerime iletmek dışında ne yapabilirim diye düşünüyorum günlerdir. İşte benim düşünebildiklerim… Siz de fikirlerinizi yazarsanız çok sevinirim…
İnsanın ne dilediğine gerçekten dikkat etmesi gerekiyor! Haftalardır hayatımın büyük kısmının Emirgan ile Arnavutköy arasında geçtiğinden yakınıyorum. İstanbul’un ne kadar güzel bir şehir olduğunu düşünüyor, uzun zamandır gitmediğim yerleri anıyorum. Hatta kim bilir daha önce gitmediğim, görmediğim ne güzellikleri vardır diyorum… Cuma sabahı bu dileğimi duymuş gibi Ayşe aradı heyecanla. “Akşam için sana çok romantik bir teklifim var” dedi. Teklifinin Saffet Emre Tonguç’la dolunayda boğaz turu olduğunu söyleyince tereddüt etmis miyimdir sizce?
Bir pazar sabahı uyandınız. Hava da pek güzel. Tam eşinizle, dostunuzla kahvaltıya gitmelik. Tabi hafta arası yeteri kadar vakit ayıramadığınız köpeğinizi de götürseniz ne kadar iyi olur. Hem o da çok keyif alır bundan. Ama en son götürdüğünüzde kabus olmuştu. Ne kendisi yerinde durmuştu ne de size doğru dürüst oturtmuştu. Ne yemeğinizden bir şey anlamıştınız ne de sohbetinizden… Bu yukarıda anlattığım senaryoyu yaşamayan, bu ikilemde kalmayan köpek sahibi yok gibidir. Kim istemez… Devamını oku
Son Yorumlar