zeynep özyılmazel

Arşivler

  Selamlarrr, Bu hafta 1 gün geç buluşabildik Taylan Kümeli ile. O nedenle yeni listeyi biraz geç yayınlayabiliyorum. Sonuçlar çok iyi! Hedeflediğimiz kiloya gittikçe yaklaşıyoruz. Vücut yağ oranım %26,3’ten %22,5’e düştü ki bu çok iyi bir sonuç.

Merhaba, Taylan Kümeli danışmanlığında başladığım diyetin 4. Haftasını da geride bıraktım. Bu süreçte vücut yağ oranım %26,3’ten %22,6’ya düştü. Daha önceki yazılarımda da bahsettiğim gibi, sadece tartıda kaç kilo gösterdiğiniz önemli değil. Önemli olan yağ, kas ve su oranlarınız. Bedeninizde asıl farkı bu oranlara dikkat ederek yakalayabilirsiniz.

Herkese selamlar 🙂 Temmuz’un başında 1 hafta, bilemedin 10 gün kalır, biraz şehrin hızından uzaklaşır, kendime yakınlaşırım diye gittiğim Bodrum’dan 1 ay sonra döndüm. Çok iyi geldiğini söylemeliyim 🙂 Neden iyi geldiği, nasıl iyi geldiği başka bir yazının konusu olsun, ben bugün size kendi Bodrum’umu anlatayım…

Evet farkındayım, bir süredir yemek tarifleri paylaşmıyorum, yeni yerlere gidip yeni lezzetler tatmıyorum ve yazmıyorum. Bu blog için çalışmaya ilk başladığımda benim hayatımı, düşüncelerimi, yaptıklarımı, yediklerimi, gittiğim yerleri yansıtmasını planlamıştım. Ancak bu aralar hayatımın pek de renkli olduğu söylenemez. Müziğin yoğun temposu bir yana, bir süredir bazı sağlık sorunlarıyla da uğraşıyorum. Bunlardan en önemlisi de reflü!

Öncelikle, arkadaşlarımla birlikte beklentilerimizin çok üzerinde, erken bir yeni yıl kutlaması tadında bir öğleden sonra geçirdiğimizi söylemek isterim. Nasıl mı?.. Bir önceki gün Lucca’da yeni bir sergi açıldığını biliyordum. Hem bu sergiyi görelim, hem de Lucca’nın tadını bir de gün ortasında çıkaralım dedim ve kızları topladım. Çünkü uzun zamandır Lucca’ya öğle saatlerinde gitmemiştim.

Baştan söyleyeyim, işin içinden nasıl çıkacağımı bilmiyorum. O kadar güzel lezzetler tattım, o kadar geniş bir mutfak kültürü deneyimi yaşadım ki nereden başlayacağımı bilmiyorum. Gurme olmak gibi bir iddiam da yok. Üstelik tattığım tüm lezzetlerin de hikayesi var. Haydi o zaman Go Meso’nun hikayesinden başlayalım…

Baktım ki uzun zamandır tarif vermiyorum, hazır havalar da soğumaya başladı, en sevdiğim çorbanın tarifini vereyim sizlere dedim.

Kahvaltı dosyasına, boğaz hattında biraz daha Sarıyer’e doğru ilerleyerek, Yeniköy’deki Sırçacı 14’le devam ediyoruz. Kahvaltı dosyası deyince, değişik zevkler için de fikirler sunabilmek için arkadaşlarımdan yardım istedim. Benim bilmediğim çok hoş yerler de vardır muhakkak diye düşündüm. Sırçacı 14’ü de İpek sayesinde keşfettim. İyi ki de ettim.

Kahvaltı tavsiyelerine kaldığımız yerden devam ediyoruz… Geçen hafta boğazın kıyısındaydık, bu hafta Bebek’e tepeden bakalım dedik ve arkadaşlarımla birlikte Backyard’a gittik.

Küçücük anlar… Bize yeni bir şeyi farkettiren, hayatımızın yönünü değiştiren, bize yepyeni kapılar açan… Aynı zamanda çok kolay atlanabilen, görülmeyebilen, daha sonra içimizi cız ettiren o anlar… Ben Tanrı’nın bizimle o anlar aracılığıyla konuştuğuna inanırım. Bir de iç sesimizle. O anlar da atlanabilir, iç sesimiz de. Ne kadar kolaylıkla geçersiz kılabiliyoruz o sesi. Aslında o hep doğruyu söylüyor.