zeynep özyılmazel

Arşivler

İnsanoğlunun doğayla ucundan da olsa bir bağ kurma isteği olduğu muhakkak. Manzarası, bahçesi ya da en kötü küçük bir balkonu olan evlere bütçemiz el verdiğince fazladan para ödemeye bile razı oluyoruz bunun için. Ya da hafta sonlarını, tatilleri iple çekmiyor muyuz? Şöyle bir ormanda yürüyüş ya da çimlerin üzerinde bir piknik yapalım demiyor muyuz? İlk fırsatta denize girmek için fırsat yaratmıyor muyuz?

Sigaranın sağlığa zararlı olduğunu bilmeyen yoktur herhalde. “Ben kesinlikle bırakmak istemiyorum” diyen çok az insan tanıdım. Hep aklımızın bir köşesinde olur bırakma fikri. Ama kendimizce bir takım nedenler sıralarız. Bu nedenlerden biri ve özellikle hanımlar tarafından en rağbet göreni de sigarayı bırakınca kilo almaktan korkulmasıdır. Kim bilir, belki de bu korkuyu bu yazının sonunda yenmenize yardımcı olabilirim…

Evet bugün benim doğum günüm ve ben doğum günlerinin büyülü olduğuna inanırım…

Tam olarak hangi noktada köpek sahibi olma isteği dayanılmaz bir hal alıyor emin değilim. Çocuk sahibi olmanın yerine mi koymaya çalışıyor insan? Ya da “Biri de beni karşılıksız sevsin!” duygusu mu? Bilmiyorum… Ama Dia bir şekilde girdi hayatımıza…

Tabi bir de Pişirdim Yedim bölümümüz var. Aslında bu bölümde yakınlarımdan ya da yemek kitaplarından aldığım tarifleri ben evde pişirip yazıyorum. Ama baktım anne evindeyim, o da Ayşe’yle ikimize nefis yemekler yapıp yediriyor, onun meşhur tariflerinden biriyle başlayayım dedim. Bu seferlik Oyiş pişirsin, ben yazayım…

Bazen ne buradasındır ne orada. Ne kalabilirsin ne de gidebilirsin. Alınması gereken kararlar, atılması gereken adımlar vardır. Değişimin kapıda olduğunu hissedersin. Fazla alışmışsındır, rahatlamışsındır da “Çok durdun sen!” der hayat, “Kalk bakalım, hareket et!”

Ne yalan söyleyeyim, tatil öyle tüm hızıyla devam etmiyor. Nedense, ben nereye gidersem gideyim, en fazla dördüncü gün evimi, düzenimi, rutinlerimi özlemeye başlıyorum. Dolayısıyla bugün biraz yavaşladım ve evde vakit geçirmek istedim. Tabi fırsat bu fırsat bir de yazı yazayım dedim.

Hani “Hayat sen plan yaparken başına gelenlerdir” ya da büyüklerimizin “Büyük lokma ye büyük konuşma” gibi lafları vardır ya. Hah işte tam olarak durum budur! Aklımca bayramda herkes tatildeyken İstanbul’da yaptıklarımla ilgili yazılar yazacak, “Bakın neler kaçırdınız” alt mesajıyla, tatile gidemediğim icin güya kendimi avutacaktım.

Emaye Tabaklar: Bomonti Bit Pazarı, Kucuk Kaseler: Mudo Concept, Beyaz Servis Tabağı: Ikea, Gumus Çatal Bıçak: Alaçatı, Yağdanlık: Macro, Amerikan Servis: Bebek Şenliği'nden

En son ne zaman yalnız kaldınız? Öyle birkaç saat falan değil. Tüm bir gün. Ben daha da ileri gittim, şartlar da denk geldi, Dia’yı da köpek pansiyonuna gönderdim ve tam 1 hafta yalnız kaldım…. Kendimle başbaşa kaldım. Hatta öyle ki kendime misafirliğe geldim sanki. Kendi kendimi ağırladım. Sadece kendimle ilgilendim. Canım ne isterse onu yaptım. Uzun uzun düşündüm. Yazdım çizdim…

  Dönem dönem hepimiz kendimizle ilgili yeni şeyler farkederiz. O farkettiğimiz şeyler sayesinde kendimizi biraz daha tanırız. (Burada parantez açıp kendimizi bile tam tanımıyorken başkasını tanımaktan nasıl bahsedilebilir diyor parantezi kapıyorum. Bu konu başka bir yazının konusu olabilir zira… ) Neyse işte demek istediğim ben de kendimle ilgili bir şey farkettim bu ara. Yani hayat aslında o kadar zorladı ki bu yönümü farketmem için, demek ki üzerinde düşünmek lazım…